Kısa yemek borusu, saptanması ve ayırt edilmesi zor bir hastalıktır. Gastroenteroloji ve genel cerrahi kliniklerimizde çok az sayıda tanı konmasına karşın gerçekte toplumda görülme sıklığı çok daha fazladır. Bunun nedeni ülkemizde gastroskopi yapılan merkezlerimizde çoğu kez tecrübesiz hekimlerin görev alması, cerrahi tedavi aşaması öncesinde ekonomik nedenlerle acele edilmesi, kısa ösefagus mevcudiyetinin ameliyat esnasında araştırılmaması, kısa ösefagus mevcudiyetinde ameliyat aşamasında kullanılacak malzemelerden ekonomik nedenlerle kaçınılması gibi bir çok neden sayılabilir.
Kısa ösefagus doğumsal olabileceği gibi, uzun süreli mide fıtığı sonrasında uzun sürelerle midenin yukarıda bulunması nedeni ile olabilir. Bunun dışında yemek borusunda tahriş yapabilecek kimyasalların ağız yolu ile alınması sonrası iyileşme döneminde de kısa ösefagus oluşabilir, ancak bu durum şu andaki konumuzun dışında yer alacaktır.
Refü ya da mide fıtığı ameliatı yapılmasına karar verilen bir hastada, kısa ösefagus mevcudiyetini saptamak için ameliyat öncesinde yapılan endoskopi esnasında ösefagus uzunluğunun ölçülerek kaydedilmesi, ösefagus kısalığından şüphe edilyorsa, hastaya operasyon öncesinde kontraslı ösefagus grafisinin çekilmesi gereklidir.
Kısa ösefagus mevcudiyetinin ameliyat öncesinde tespiti önemlidir. Eğer bu yapılmaz ise çoğu kez tecrübesiz bir cerrah ameliyat esnasında kısa ösefagus mevcudiyetini satayamayabilir.
Sonuçta eğer hastada kısa ösefagus var ise hastaya başka bir ameliyat yapılması gerekir.Bu yapılmaz ise ameliyattan çok kısa bir süre sonra öğürme ya da öksürük esnasında hastalık nüks eder. Çünkü kısa ösefagus mideyi sürekli yukarı çeker ve diyaframdaki açıklığın tekrar büyümesine, mide fıtığının tekrar oluşmasına neden olur.
Ülkemizde yapılan reflü ve mide fıtığı ameliyatlarında nüks oranı bir çok ülke ile kıyaslandığında oldukça yüksektir. Yüksek nüks oranının en önemli sebebi budur.